22 Eylül 2008 Pazartesi

TAM 28 YIL ÖNCE BUGÜN


Herşeyin bir sebebi var...
Bu fotoğrafı görmem için 28 yıl geçmesi gerekiyormuş...
5 sene kaldığımız ve bir kez bile geri dönemediğimiz ASLANTAŞ BARAJI hatırası...
Ne çok şeyler yaşandı o 5 sene ve sonrasında...
Bu fotoğraf için tekrar Sevgili Çiğdem'e ve eşi Baturhan Atabey'e çok teşekkür ediyorum...
Sevgili Handan'ımın sitesini gezerken, Sevgili Çiğdem'e rastladım...Handan ile geçirdiğimiz yılları hala hatırlar ve anımsarım(Tabii sadece Handan'ım değil, o yıllarda yollarımız kesişen herkesle ve herşeyle olanları da, ki biri çok özeldi benim için ama şimdilik bende kalsın::))) ...Çiğdem ile de tanışma fırsatımız oldu..İyi ki oldu...Onun eşi Baturhan ile de yine Aslantaş'tan tanışıyoruz...Nerdeeeeeeeeeeeeeen nereyeeeeeee...İşte beni tam tamına 28 yıl önceye götüren bu fotoğrafı da paylaşmak istedim...
Baturhan'a, Çiğdem'e ve Handan'a sevgilerimi gönderiyorum...
Adana'ya geldiklerinde daha detaylı teşekkür edeceğim::)))
Bu da yukarıdaki yazımda ASLANTAŞ'a dair ÖZLEMLERİM'i anlattığım paragraf...
*Adana’dan ağlayarak gittiğimiz Aslantaş’ı, orada hayatımın en güzel 5 yılını paylaştığım herkesi, mavi gözlü beyaz tenli ilkokul öğretmenim Nedret GÜVENÇ’i , 11 kişilik sınıfımı,okul müdürü otoriter Meral öğretmeni, bana ait masamı, annemin ve babamın gelemediği okul müsameremi, bana matematiği sevdiren, saçlarımın onunki gibi olmasını istediğim , ortaokul öğretmenim Meral ALA’yı, Fizik öğretmenim Rüstem ÖZCAN’ı , Fen-Tarım öğretmenim Emine Han.’ı,12 yaşında ortaokulda tanıştığım ve 2 sene önceye kadar mektuplaştığım sınıf arkadaşım Gülşen Kalı(Dağdelen)’yı , sesi güzel Seher’i , not olarak gizli gizli yarıştığım Ayşenur’u , Zeliha’yı, bizi okula götürüp getiren mavi gözlü, mavi minibüslü Yusuf Abiyi, servisteki kaset savaşlarını, fıkraları , şarkıları, ders çalışmaları ,gazete-dergi değişimlerini, DSİ-DOĞUŞ servislerinin yarışmasını ve yarışı bizim kazanmamızı, Küçük ev dizisindeki baba Micheal’a benzediği için ‘Micheal’ diye hitap ettiğimiz Haluk’u, gazeteci olacağını söyleyip olan Handan ablayı, Japonlara’a benzettiğimiz çekik gözlü Aykut’u, bilim kokan Haluk’u, futbol sevdalısı Mete’yi, Simon Templer ’a(Saint’in dönüşü filmindeki) benzettiğimiz Teoman’ı, Zeliha ’yı , uzun örgülü sarı saçlı, sivilceleriyle devamlı kavga eden, Cahit amcadan ödü kopan , geceleri penceresini tıklatıp korkuttuğumuz Emel Ablayı , Mesude ‘yi ve ablası Mesliha'yı,Tarkan’ı, Murat’ı, Orkun ’u, Wilademir’i, 5 taş ve lastik oynadığım komşu kızı arkadaşım Rüya’yı, kıvır sarı saçlı küçük Simla ’yı, hayat dolu Cemile teyzeyi, kapı komşumuz Ayten teyzeyi,Lidya teyzeyi, Müsenna teyzeyi, Necla teyzeyi,Babana teyzeyi , Hakan’ı, Elvan’ı, kurt köpeğinin mi onu, onun mu kurt köpeğini gezdirdiğini pek kestiremediğimiz Erdal Amca ’yı , gitmekten nefret ettiğim kantini, voleybol-basketbol-masa tenisi turnuvalarını, annelerin kısır partilerini, klüpte yaptıkları paralı günleri,pırıl pırıl yıldızların çokluğunu görebilmeyi, kayan yıldızları, hiç durmaksızın yağan yağmuru, şimşekleri, gök gürültüsünü, yağmurdan ıslanmış sarmaşık güllerini, bahçede yetişen sebzelerle yaptığımız yemekleri, alabildiğine yeşil buğday ve yer fıstığı tarlalarını, muhteşem nehir manzaralı evimizi, sabah servis beklerken inen o yoğun sisi, baharın –sevgilerin habercisi beyaz papatyaları, çardak partilerimizi, klüpte yediğimiz yemekleri(tadı damağımda kalan elmalı hamur tatlısını), ilk aşkımı, ilk aşkı olduklarımı, ve bir kez bile olsa, bir kez daha geri dönemediğim Osmaniye ‘yi özledim...
*Şu an hatırlayabildiğim ve hatırlayamadığım ,yazabildiğim ve yazamadığım, benim hayatımda derin izler bırakan ve benim hayatında bilerek ya da bilmeden iz bıraktığım, üzüntülerle, doyulmaz çocuksu sevinçlerle, unutulmaz hüzünlerle , hayal kırıklıklarıyla, sevgilerle, korkularla,kıskançlıklarla , paylaşımlarıyla , özverileriyle, içtenlikleriyle, vicdan azaplarıyla, pişmanlıklarla, şu anki beni ben yapan, ölünceye kadar ,kalbimin ve aklımın bir köşesinde daima yer alacak , beni en ince ayrıntısına kadar hatırlayan ya da hiç hatırlamayan , sevgimi söyleyebildiğim ya da söyleyemediğim , kalbini bana açabilen ya da açamayanları, kalbini bana açan fakat karşılık bulamayanları, bilmeden kırdığım insanları ya da kırıldığım insanları, bu yazıyı okuyabilecek olanları yada okuyamayacak olanları , bu dünyada artık olmasalar da benliğimin en güzel köşelerini süsleyen ve süsleyecek olanları ,ortak bir geçmişi paylaştığım veya paylaşacağım herkesi çok özledim...Unutulmak ve unutmak hayattaki en acı gerçek bence...çünkü insan hatırladığı sürece hayatta kalabilir ancak...mutlulukları, hüzünleri, pişmanlıkları, hatırlar ve yaşadığı güne bunları ekleyerek mutluluğun kapısını tekrar aralar...hiç beklemediğim bir anda bunu bana öğreten, unutulmamanın mutluluğunu ve bir o kadar da acısını yaşatanlara da teşekkür ederim. Onları da özledim.
İLKAY ZEHRA ÜLBEĞİ
Bu arada yukarıda adı geçen ve yıllar sonra bulabildiğim, bağlantı kurabildiğim;
Teoman Göz doktoru olmuş ve İstanbul'da yaşıyor...
Mesliha yine İstanbul'da...
Cankut yine İstanul'da ablası ve ailesi Adana'da...
Haluk, İzmir'de ve aynı şirkette çalışıyoruz::))
Handan-Baturhan Ankara'dalar...
Rüstem Hocam Adana'da Milli Eğitim Md.lüğünde...
Mete,Atilla yine İstanbul'da...
Kimbilir belki yıllar sonra da olsa yüzyüze görüşebilme şansımız olur...???
NOT:Bu arada fizik tedaviye başladım, çok şükür daha iyiyim...Herşeyin başı sağlık...ÖTESİ BOŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ

8 yorum:

sarımutfak-hande dedi ki...

ESKİLERE DALMIŞSIN ESKİ DOSTLARI BULMAK NE GÜZEL DEĞİLMİ
FİZİK TEDAVİYE BAŞLAMIŞSIN GEÇMİŞOLSUN CNM
SEVGİLER

İLKAY dedi ki...

Hande'ciğim canım hem de nasıl güzel...tarifsiz..
Fizik tedavim de çok şükür iyi gidiyor...Herşeyin başı sağlık...
Sana da mutluluk ve sağlık diliyorum canım...
iyi ki varsın...

Pastacı Kedi dedi ki...

Tekrar geçmiş olsun, Papatttttya'mmm...

NiNo dedi ki...

acil sifalar dilrim hersey gonlunce olsun canim saglik en onemlisi elbette

ss dedi ki...

ne kadar güzel bir yazı okumaktan hiç sıkılmadım belkide bende özledim sizinle birlikte... çok içten yazmışsınız belki inanmayacaksınız ama gözlerim doldu.özlemler hep hüzün taşır pişmanlık taşır hep bulmanın dönebilmenin umudu barındırır içinde öğretmen olduğum için belkide benide böyle hatırlayacaklar mı diye düşündüm inşallah.Geçmiş olsun..

Adsız dedi ki...

İlkaycım, geçmişe olan özlemini öyle sevgiyle anlatmışsın ki, bir an ben de kendi yeni yetme yıllarımı hatırladım..
sana çok geçmiş olsun diyor ve en kısa zamanda iyileşmeni diliyorum..
sevgilerimle..

İLKAY dedi ki...

Kediciğim canım çok teşekkürler...Şebnemin pastasını da kıskandım haberin olsunnnnn::))))

ninocuğum canım benim çok teşekkür ederim...Ki sağlık olmazsa hiçbirşey olmuyor...Ama kaybedince anlıyoruz işte::(((

Selda'cığım günlüğüne yazmıştım...iyi ki de sen de yazmışsın..hemşeriymişizzzzz::))))
Ne güzel değil mi bu kadar uzaktan birbirinin ruhuna,kalbine dokunabilmek...

Çiğdem'ciğim canım beğenmene çok mutlu oldum...::)))Güzel dileğin için de çok sağol...tedavideyim ve de sanırım iyi gidiyor şimdilik...Ama hareketlerim çok serbest değil yine de...ne yapalım buna da şükür...beterin beteri var..

HEPİNİZİ SEVGİYLE KUCAKLIYORUM...

İYİ Kİ VARSINIZ...

İYİ Kİ VARIM...

Pastacı Kedi dedi ki...

Kıskanma canım :))

Sana da yaparım inşallah...
Bu arada umarım daha iyisindir.
Öptüm, bitaneck papatyammmm benimmmm.